HÂLÂ ÇOCUK MUYUZ? – YAĞMUR KÖSE
Her şey ne kadar garip. Zaman nasıl da çabuk geçiyor. Sanki daha dün dışarıda arkadaşlarımla saklambaç oynuyorduk. Beraber bisiklet sürüp birbirimize oyuncak bebeklerimizi ödünç veriyorduk. Akşam ezanı okunduğu zaman hüzünlü gözlerle vedalaşıyorduk ve ardından ertesi gün yeniden aynı parkta, aynı saatte buluşmak için sözleşip ayrılıyorduk.
Bayram arefelerinde heyecandan dayanamayıp birbirimize bayramlıklarımızı gösterdikten sonra ertesi gün tüm aparatmanları dolaşıp şeker topluyorduk… Sahi, ne zaman bıraktık biz bunları? En son kaç yaşında hep beraber oyun oynadık? Büyüdükçe neden uzaklaştık birbirimizden? Küçükken böyle mi söz vermiştik? Her düşüşümüzde biz kaldırmayacak mıydık birbirimizi, kanayan yaralarımızı beraber sarmayacak mıydık? Şimdi değişen neydi? Artık çocuk değildik… Birçok şey girmişti aramıza. Önce yetiştirmemiz gereken ödevler, çalışmamız gereken sınavlar, daha da büyüdükçe çıkarlar bile dahil olmuştu bu sıraya.
2 sene sonra reşit oluyorum. Resmî olarak da bitmiş oluyor çocukluğum, Zamanı tutamıyorum, çocukluğum usul usul parmaklarımın arasından akıp gidiyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Elimden ne gelebilir ki? Şuan yarım saat öncesine dönebilir miyim mesela?
Hâlâ çocuksunuz diyor büyüklerimiz bize… Öyle miyiz gerçekten? Örgülü saçlarıyla, çiçekli elbisesiyle ve yüzündeki kocaman tebessümüyle etrafındakilerin de yüzünü azıcık da olsa gülümsetebilen o küçük kız mıyım ben? En sevdiğim oyuncağımı paylaştığım arkadaşım aynı kişi mi hâlâ? Biz küçükken bi’ an önce büyümeyi hayal ederdik her gün. Maalesef ki büyüdük de farkında olmadan. Ne oldu şimdi, hayalini kurduğumuz kadar güzel miydi büyümek?
Elbette değildi, yazık oldu çocukluğumuza…