Hikaye

O BÜYÜK MACERA – HAZAL SU KOÇ -11-

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gelip çatmıştı. Bu sebeple okulum tatildi. Elbette tatil demek eğlence demekti.

Kuzenim Zeynep ve Ayaz’la buluştuk. Beraber çok eğlendik. Anılarımızdan bahsettik birbirimize, hayallerimizi anlattık. O esnada aklımdan “Keşke bir zaman makinem olsa.” Düşüncesi geçip duruyordu. İçimden geçen sesi kuzenlerimle paylaştım. “Her şey iyi güzel de sen bilim insanı mısın ki?” dediler. “ Hayır, değilim ama neden olmasın?” diye düşünüyordum. Kuzenim Ayaz’ın beni alaya almasına biraz üzülsem de kafama koymuştum. Evlerimize dağıldık. Akşam yatağıma uzanıp ellerimi başımın altına koyup uzunca bir süre düşündüm ve aklıma şöyle bir şey geldi: Evimizin altında bir depo vardı. Bu depoyu laboratuvar olarak kullanabilirdim. Ailemden gizli şekilde oraya inmek pek güvenli değildi ama yine de bunu yapacaktım.

Ertesi gün soluğu orada aldım. Hiç vakit kaybetmeden makineyi yapmaya koyuldum. Çok farklı malzemeleri bir araya getiriyor, çok farklı kodlamalar yapıyordum. İki yıl dört ay sonra makinemi tamamlayabildim. Bunu gerçekten başarmıştım! Artık ellerimle yaptığım makineyi deneme vaktiydi. On bir yıl sonrasına gitmek üzere tuşlara bastım. Ben makinenin ayarlarını yaparken içeri bir yusufçuk girmişti. Yol arkadaşım olduğunu görünce çok mutlu oldum. Önce on bir yıl sonraki kendimi görmek istedim. Konservatuvarı bitirmiştim, gitar çalabiliyordum ve çok güzel bestelerim vardı. İstediğim mesleğin sahibi olabildiğimi görmek beni çok heyecanlandırmış, gururlandırmıştı. Bu tatlı günleri yaşamama on bir yıl kalmıştı. Yusufçuk böceği de keyifle havalanmıştı. Sanırım o da kendini görmeye gitmişti. Corona virüsün bittiğini görmek de ayrıca mutlu etmişti.

Makineme geri döndüm. Evime geri döndüm. Beni okulda sanan aileme yaptığım yolculuğu anlatamadım. Ama ilerde hayallerimi gerçekleştirip onları da çok mutlu edeceğimi biliyordum.

 

Bir cevap yazın