Röportaj

KEBİKEÇ

Bilim insanları, bir şekilde insan medeniyetinin gelişiminde resmin önemli bir yeri olduğunu söylüyor. Evet, o mağara duvarlarına genelde kırmızıyla çizilen o figürler günümüz dünyasının temel taşlarından birisi. Hâliyle resim sanatı da dünyanın en eski sanatlarından biri. Dilimizde sıkça birbirine karıştırılan iki kelimeyi de basit bir tarifle birbirinden ayıralım. Fotoğraf, fotoğraf makinesi ile çekilen bir karenin kâğıda basılması; resim ise boya ya da kalem kullanılarak zihindeki ya da karşıdaki bir görüntünün çizilmesidir. Dilimizde fotoğraf yerine resim demek sıkça karşılaşılan bir durumdur.

Bana kalırsa sözcük anlamı dışında da fotoğraf ve resim birbirinden çokça farklıdır ve bu söyleşideki konumuz da tahmin edebileceğiniz gibi resim.

Konuğumuz ressam Ümmühan Tunçtürk..

Ümmühan Hanım, hoş geldiniz…

Merhaba İlker…

Ümmühan Hanım sizce resim nedir?

 

İnsanın duygu ve düşüncelerini, hissettiklerini çeşitli malzemelerle herhangi bir yüzeye aktarması… Tabii bu eylemin içinde yaratıcılık, duyguların dışa vurumu, yetenek ve disiplin de mevcut.

Bize ressamı tanımlar mısınız?

 

Ressam duygu ve düşüncelerini resim aracılığıyla dışa vuran kişidir. Şairin dizelerle, yazarın cümlelerle ifade ettiğini biz şekillerle yaparız.

Resim sanatının bir cinsiyeti var mıdır?

 

Çok değişik bir soru, daha önce hiç düşünmemiştim. Bence yok ama eğer olsaydı ona dişil bazı özellikler atfederdim herhalde.

Ümmühan Tunçtürk kimdir?

Van’da doğdum. Doğduğum yerin gelenek ve göreneğiyle, kültürüyle büyüdüm. Sanata her zaman ilgim vardı. Bu ilgimin peşinden koşarken kendimi Yüzüncü Yıl Üniversitesi Güzel Sanatlar bölümünde buldum. Yurt içi ve yurt dışında birçok sergim oldu. Şu anda da İstanbul’da kendi atölyemde çalışmalarıma devam ediyorum.

Salvador Dali, Pablo Picasso ve Vincent van Gogh gibi tarihte bilinen en popüler ressamlar hep erkek. Bir kadın olarak bu durum sizi rahatsız ediyor mu?

O dönemlerde hemen her alanda erkeklerin ön planda olduğunu görüyoruz. Çünkü kadının bırakın sanatla uğraşmayı toplum içinde bile var olamadığı dönemlerdi. Gerçi resim şimdi de erkek egemen bir sanat, özellikle Türkiye’de. Sorun yine aynı sorun. Bunu yıkabilen kadın ressamlar var, onlara çok saygı duyuyorum. Büyük fedakârlıklar sonucu sanatlarına devam ediyorlar.

Bir önceki sorudan yola çıkarak tarihe cinsiyetçi suçlamasında bulunabilir miyiz? 

Kesinlikle, hep öyleydi, maalesef şu an da öyle.

İlk fırça darbenizi tuvale vurduğunuzda ne hissettiniz? İlk resminiz size ne hissettirdi?

 

Şu an ne hissediyorsam o anda da aynısını hissetmiştim. Kendimi ifade edebilmenin özgürlüğü…

Resimlerinize baktığım zaman ben, Anadolu ile karışmış modern Türk kadını görüyorum. Siz ne anlatıyorsunuz resimlerinizde?

 Çok doğru bir gözlem. Resimlerimde doğunun renkleri hâkim, her şey rengârenk. Kırmızı kıpkırmızıdır, mavi masmavi… Doğudaki kadın içindeki coşkuyu üzerindeki renklerle dışa vurur. Ben de bundan dolayı resimlerimi renkli yapıyorum. Ayrıca bu kadınları güçlü çizmek hoşuma gidiyor. Onların modern algılanmasının sebebi belki de budur.

Anadolu nedir sizce? Anadolu da kadın olmak ya da?

 Nazım’ın dizeleri bu soruyu en iyi şekilde cevaplayacaktır:

Anamız, avradımız, yârimiz

Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen

Ve soframızdaki yeri

Öküzümüzden sonra gelen kadınlarımız

 

Başka söze gerek yok herhâlde.


Eserlerinizdeki ilham kaynağınız nedir?

 

Genelde Anadolu kadınlarından ilham alıyorum. Onların davranışları, tepkileri, üzüntü ve sevinçleri beni etkiliyor.

Kibikeç adlı eserinizin hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz?

 

Kebikeç, kitap kurtlarının piri olduğuna inanılan bir varlık. Eski dönemlerde kitabın ilk sayfasına “Ya Kebikeç!” yazarlarmış. Kurtlar kitap sayfalarını kemirmesin diye… Ben de bunun nasıl bir varlık olacağını hayal ettim, ortaya bu resim çıktı. Ayrıca, ekslibrisin ilk örneklerinden biri sayılabilir bu durum. Çok özel bir anısı var bende.

Özel bir renginiz var mı? 

 

Özel bir rengim yok ama renkleri en yoğun ve parlak halleriyle kullanmaktan hoşlanıyorum.

Sizi sanatınızda en çok etkileyen sanatçılar kimler?

 

Henri Matisse, Paul Gouguin, Pierre Bonnart… Türk ressamlardan ise Avni Lifij, Özdemir Altan beğendiğim sanatçılar.

Yetenek nedir sizce? 

 

Başlangıç aşamasında biraz avantaj sağlayan ama çok çalışma ve disiplinle desteklenmediğinde yetersiz kalan bir kavram sadece.

Yetenek öğrenilebilir mi? 

 

Bence hayır, belki keşfedilebilir.

 

Just Stop Oil, iklim aktivisti grubun ünlü eserlere zarar verip küresel ısınma hakkında farkındalık yaratmaya çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Bence çok yanlış bir eylem. Ses getirmesine rağmen söylemek istediğini söyleyemedi hatta tam tersine olumsuz bir hava oluşturdu. Güzel bir yapı inşa etmek için bir diğer güzel yapıya zarar vermeye gerek yok.

Gördüğünüz bir manzarayı çizmekle, hayal ettiğiniz bir manzarayı çizmek arasında bir zorluk farkı var mıdır?

 

Normalde gördüğün şeyi çizmek daha kolaydır, en azından ben öyle düşünüyorum. Bir şeyi yeniden var etmek ya da o şeyin bakış açımızdan geçerek yaratılma süreci daha sancılı bir süreç.

Şu anki tanınmışlık durumunuzdan memnun musunuz? 

 

Resimlerim birçok yerde sergilendi ve sergilenmeye devam ediyor. Resimlerimi takip eden ve satın alan koleksiyonerler var. Tabii ki insanız, hep bir adım ileriye gitmek istiyoruz. Bulunduğum noktadan memnun olmakla beraber hak ettiğim ölçüde ilerlemeyi istiyorum.


Franz Kafka ya da Vincent Van Gogh gibi öldükten sonra değerlenmek hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Ben bütün şöhretimi yaşarken tatmak isterim. Tabii ki eserlerimin çağlar boyunca sanatseverler tarafından beğenilmesi hayalini yaşıyorum. Ama dediğim gibi bence sanatçı hak ettiği değeri ölmeden yaşamalı.

Yapay zekâ hakkındaki düşünceleriniz nedir? Şimdiden kitaplar, senaryolar, resimler ve besteler yapıyorlar. Sizce sanatın mekanikleşmesi sanatı öldürür mü?

 

Bu da yaşanması gereken bir süreç meselesi. Şimdilik bir şey söylemek zor. Gerçi ben geleneksel sanata daha düşkünüm ama çağın gerektirdiklerini de kabul edip kendimizi o yönde dönüştürebilmemiz lazım.

Van’da ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde katıldığınız sergiler arasında bir fark var mıydı?

 

Vardı. Fiziksel yeterlilikten ziyade en önemlisi sanata olan bakış açısıydı. Avrupa’da sanata ve sanatçıya çok daha fazla değer veriliyor. Sanatçılar el üstünde tutuluyor ve saygı görüyorlar. İnsan imrenmeden edemiyor.

Sanat sizce ödüllendirilmeli midir?

 

Desteklenmeli, korunmalı ve ödüllendirilmelidir tabii ki.

Son olarak sanatınızda varmak istediğiniz son nokta neresi?

 

Bir son yok. Önemli olan devamlı gelişmek, dönüşmek, bir adım daha öteye gitmek ve bu süreçten keyif almak.

Bu güzel, keyifli söyleşi için çok teşekkür ederim.

Asıl ben bu güzel soruları hazırladığınız için teşekkür ederim.

Hüseyin İlker DUMAN

Editör: Aysun ÖNEM ÇELİK

Bir cevap yazın