Öykü

KAR KÜRELERİ – GİZEM ÇELEBİ ÇAMLI

Bir gün gelir de unuturmuş insan

En sevdiği hatıraları bile

 

Türkan Hanım radyonun düğmesini biraz daha sağa çevirdi. Gülnihal Teyze’nin onlarca çizginin ortasında bir çift misket gibi ışıldayan yeşil gözlerine baktı.

“Sen de çok seversin bu şarkıyı, değil mi hanımım?”

Gülnihal Teyze hafifçe gülümsedi. Başını yeniden yağan karı izlemek için pencereden dışarı çevirdi.

Çünkü ben her gece o saatlerde

Seni yaşar ve seni düşünürüm

 

“Gitarın varmış eskiden. Çalar söylermişsin hanımım: Sesin de pek güzelmiş.”

Gülnihal Teyze, akşamın yeni yeni çökmeye başladığı bahçenin sağ kenarında adeta soğuktan üşürmüşçesine puslu yanan sokak lambasının loş ışığında birer yaprak gibi süzülen kar tanelerinden gözünü ayırmadan konuşuyordu:

 

“Kediler. Kediler üşür. Çok üşür.”

 

“Yuvaları yaptık ya kışa girerken hanımım. Üşümezler. Mamalarını da koyduk kapıya az önce, üzülme sen.”

Senin de başında o çılgın rüzgâr

Deli deli esiverirse bir gün

Beni unutma

 

Titreyen elini pencerenin önündeki masaya uzattı. Ahşap fotoğraf çerçevesine bakıyordu tanıdık bir yüz bulmak istercesine.

Türkan Hanım, yanına oturdu yaşlı kadının. Titreyen eli ile zar zor tuttuğu çerçevenin diğer tarafından kendisi tuttu. Diğer eliyle rengarenk şalını düzeltti Gülnihal Teyze’nin.

“Onlar senin ailen.”

Gözleri doldu yaşlı kadının. Çocuksu bir küskünlük çöktü buruşuk dudaklarına.

“Ben neredeyim? Sevmediler mi beni?”

Türkan Hanım gözlerinin içine bakmaya zorladı Gülnihal Teyze’yi bakışlarıyla.

“Olur mu hiç hanımım? Çok sevdiler seni hep.”

Şeffaf, sessiz bir inci tanesi süzüldü derin çizgili çanağından aşağı. Çenesine inmeden şalının püsküllerine damladı peş peşe birkaç damla daha.

Ben ayağımda çarık, elimde asa

Senin için şu yollara düşmüşüm

Senelerce sonra sana dönüşüm

Bir mahşer gününe de rastlasa

Beni unutma

 

Sehpadaki kar küresine uzattı bu kez elini yaşlı kadın. Zar zor tuttu titreyen parmakları arasında. Ters çevirdi. Karlar uçuşuyordu. Bir onlara baktı bir dışarıda loş ışığa doğru savrulan karlara…

“Ne kadar güzel değil mi hanımım? Sen çok seversin kar kürelerini.”

Halâ duruyorsa yeşil elbisen

Onu bir gün benim için giy

 

Çoktan unutmuştu kar kürelerini sevdiğini. Sokak lambasının karanlık ışığına çevirdi yeşil gözlerini.

Büyük acılara tutuştuğum gün

Çok uzaklarda da olsan yine gel

Bu ölürcesine sevdiğine gel

Ne olur Tanrıya kavuştuğum gün

Beni unutma

 

Kar küresinin son kar taneleri uçuşarak düştü. Bir kedi geçti pencerenin önünden pervazdaki biriken karda pati izini bırakarak. Radyoda hicaz eserler geçidi başladı. Sokak lambası söndü.

 

Gizem ÇELEBİ ÇAMLI

Fotoğraf: Mert Can ÜNLÜ

Bir cevap yazın