Röportaj

Huzuru Şekillendirmek

Kocaeli Değirmendere’nin şirin kasabasında, doğanın huzurlu fonunda, yaratıcılık ve sükûnetin bir sığınağı yer alıyor. Burada, seramik sanatçısı Gamze Zeynep KAMACI, kilini zarif sanat eserlerine dönüştürerek adeta bir çeşit sihir yaratıyor. Seramiğe olan tutkusuyla, Gamze Hanım, sadece zanaatını geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda bu sanat formuna olan sevgisini çevresindekilerle de paylaşıyor.

Seramik dünyasına olan yolculuğunuzu anlatabilir misiniz? Bu sanat formuna ilginizi ne tetikledi?

Kendimi bildim bileli, el becerilerimi kullanarak bir şeyler yaratmaktan hoşlanırım. Farklı iş kollarında çalışırken bile, mutlaka kendime el becerilerimi kullanacağım hobiler için zamanlar yaratırdım. Kurumsal hayata veda ettikten sonra, kendi küçük işletmemi kurarak, el yapımı çikolatalar konusunda çalışmaya başladım. Zaman zaman,  müşterilerimden çikolata kutuları yerine farklı tasarımlarda tabak, tepsi, vb. objeler içerisinde çikolataları sunmak için talepler geliyordu. Dışarıdan temin ettiğim çini ve seramik sunum tabaklarına ben de hayran olurken, “neden kendi yaptığım çikolataları, kendi yaptığım kaplarda sunmayayım” diye düşünerek bu konuda eğitimler almaya başladım. İlgimin tetiklenmesi bu şekilde başladı diyebilirim.

Önceleri, sunum kapları gibi işlevsel objeler ile başlayan bu yolculukta, zaman içerisinde, sonsuz seçenekte formlar, dekorlarla olduğunu keşfettim. Biliyorsunuz, seramik sanatının ana hammaddesi çamur. İnsanın ellerinin arasında yumuşak, kolay şekil alan doğal bir madde ile yapabileceklerinin sınırı yok. Maddeyi bir kere elinize aldıktan sonra geriye, kendinizi ifade etmek için yoğurmak ve şekillendirmek kalıyor.

Çamur ilginç bir malzemedir. Bir kere, insan olarak yaradılışımızın temeli olan toprağa dokunuyoruz. Şekil verirken hata yapsanız bile, bozup tekrar düzeltmenize izin verir. Ben bunu insanın doğasına benzetiyorum. İnsan olarak, yaşam yolculuğunda hatalar yapar, sonra toparlanıp tekrar yola devam ederiz. Defalarca yeniden, yenilerini yaratma şansımız vardır. Evet, yorucudur… Ama sonunda “olanı kabul” haline getirir bizi. Çünkü “olanı” biz şekillendirmişizdir, bizim eserimizdir.

Kocaeli Değirmendere’deki atölyeniz özel bir yer gibi görünüyor. Oradaki çevre çalışmalarınızı nasıl etkiliyor?

Önceleri farklı atölyelerde çalıştıktan sonra, Covid-19 ve pandemi sürecinin de tetiklemesiyle, kendi evimin bir bölümünü atölyeye dönüştürdüm. Aslında evin en ferah, manzaralı bölümüydü burası. Madem ki, kendi kendimle kalıp ruhumu besleyeceğim, yeri burası olmalı diye düşündüm. Penceremden gökyüzünü görmek, bazen kuş seslerini duymak bana huzur veriyor. Yaşadığım yer olan Değirmendere, küçük bir sahil beldesi. Bildiğimiz metropol siluetleri pek yoktur burada. Daha sakin, daha basit, huzurlu bir yaşam vardır. Denize, ağaca, dağlara, çimene ulaşmak zahmetsizdir. Ben çalışmalarımda çoğunlukla doğadaki formlardan etkilendiğim için, bulunduğum çevre bana yardımcı oluyor. Bazen yürüyüş yaparken gördüğüm bir denizyıldızı veya yaprak, ağaç kabuğu gibi formlar benim çalışmalarıma yansıyor.

Sanatınızı sadece icra etmekle kalmayıp başkalarıyla da paylaştığınızı belirtiyorsunuz. Topluluğunuzla nasıl etkileşim kurduğunuzu ve başkalarına nasıl öğrettiğinizi veya ilham verdiğinizi detaylandırabilir misiniz?

Etkileşim için çoğunlukla günümüzün teknolojik imkanlarını kullanıyorum. Çalışmalarımı @gkworks adlı sosyal medya hesabımdan paylaşıyorum. Benim kişisel tercihim (günümüzde çok yaygın olduğu biçimde) başkalarının hayatlarına bakmaktansa, kendi derinliklerime bakmak şeklinde. Bunun yansımaları olan ürünlerimin görsellerini geniş topluluklarla paylaşmak beni memnun ediyor.

 

Seramik ile uğraşmak, pek çok sanat dalında olduğu gibi bir çeşit terapi oluyor ki, buna hepimizin ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Günümüzde kolektif bir depresyon, kolektif bir yas içerisinde savruluyoruz hepimiz. Bugün sıkça kullanıldığını duyduğumuz “sanat terapisi” gibi kavramlar aslında insanlık tarihinde çok eskilere dayanıyor. Tarihe göz attığımızda, önceleri ihtiyaçtan doğan çanak-çömlek üretimleri, zaman içerisinde estetik kaygılarla çok farklı aşamalardan geçmiş durumda.

Benimse ruhumu beslemek için seçtiğim yol seramik oldu. Çevremdekiler hem ortaya çıkan ürünleri beğeniyor, hem de hepimizin ihtiyacı olan “kendini ifade etme” seçeneğinin mümkün olduğunu görüyorlar. Bunun için araç, seramik dışında herhangi bir sanat dalı olabilir, kişinin tercihine kalmış. Mühim olan, herhangi bir kaygı duymadan, “başarabilir miyim” tedirginliği yaşamadan, kendinizi bir şekilde ifade etme yolu bulmak.

Hayatın karmaşası içinde hepimizin bir noktada durup, ruhlarımızı dinlendirmeye ihtiyacı var. Ruhsal sorunların çoğu, temelinde, “şimdi ve burada” olamamaktan kaynaklanıyor. Zihnimiz ya geçmişi düşünüp pişmanlıklara kapılıyor, ya da geleceğin kaygılarına teslim oluyor. Oysa, seramik çalışırken, sadece elimizde tuttuğumuz malzemeyi dinleriz ve onunla uyumlanarak içimizden geçenleri bir nesneye yansıtırız. İşte bu süreçte “şimdi ve burada” olma durumuna geçeriz. Bu halin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Başkalarını da bu konuda heveslendirebilmek beni ayrıca mutlu ediyor. Çalışmalarımı görüp beğenenlere, böyle bir seçeneğin de var olduğunu göstermiş oluyorum.

Instagram sayfanız GK Works aracılığıyla, eserlerinizi daha geniş bir kitleyle paylaşıyorsunuz. Sosyal medya sanatınızı ve çalışmalarınızın hayranlarıyla bağlantınızı nasıl etkiledi?

Oldukça olumlu etkiledi diyebilirim. Sosyal medya sayesinde hem kendi çalışmalarımı paylaşma imkanı hızlı ve verimli şekilde gelişiyor, hem de kendim farklı sanatçılara kolaylıkla ulaşabiliyorum. Dünyanın her yerinde benzer işler yapanlar var. Bu sanat dalında da çok farklı form verme ve dekorlarıma teknikleri bulunuyor. Sosyal medya aracılığıyla tüm bu farklı çalışmalara hızlı bir şekilde ulaşabilmek de kendi gelişimim açısından bana çok katkı sağlıyor. Ürünlerim aracılığıyla takip edenlerle diyalog kurmak ve böylece sanatın toplumsal etki yaratma potansiyelini kullanmak da ayrı bir heyecan veriyor.

Seramik sanatçısı olarak karşılaştığınız zorluklardan bazıları nelerdir ve bunları nasıl aştınız?

Seramik, heyecanı ve adrenali bol bir sanat dalı. Bu yüzden deazim ve sabırla çalışmak gerekiyor. Kullanılan malzeme, yani çamur, kil halindeyken çok kırılgandır. Bu yüzden, fırınlanma sürecine kadar çok dikkatli ve hassas çalışmak gerekiyor. Bazen saatlerce, hatta günlerce uğraşarak form verdiğiniz bir ürün, rötuşlama esnasında elinizde parçalara ayrılabilir. Bu noktada yılmamak, yeniden ve yeniden başlamayı göze almak gerekiyor. Seramik bize sabırlı olmayı öğretiyor neticede. Bu işe heveslenen ve bana danışanlara ilk önce sabırlı olup olmadıklarını soruyorum ve bu zorlukları anlatıyorum.

Objenin sırlanma ve fırınlanma aşamaları da sürprizlerle doludur. Seramik malzemenin yüzeyini koruyan, “SIR” adı verilen renkli ve camsı kaplama, adı üzerinde sır gibidir. Fırınlama öncesinde uyguladığınız renk ve dokuların fırından çıktığındaki görüntüsü hakkında asla tam emin olamazsınız. Her fırın açılışı, içinde sürprizler barındıran büyük bir heyecandır. Tıpkı yaşamdaki gibi bazen beklentiler hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir, bazen de hiç ummadığınız güzellikler çıkıverir karşınıza. Sürpriz her daim garantidir yani.

Gene sabır konusuna bağlayacağım bir nokta daha var. Nihai ürünün ortaya çıkışı biraz zaman alıyor. Kısaca adımları şu şekilde sayabiliriz:

Form verme – Kurutma – Rötuşlama – Bisküvi Fırını – Sırlama/Dekorlama – Sır Fırını.

Ürünlerin boyutlarına ve türlerine bağlı olmakla beraber, her fırınlama sürecinde fırını dolduracak miktarda ürünü hazırlamak gerekiyor.

Bunlara ek olarak diyebilirim ki, diğer sanat dallarına kıyasla, seramik sanatını sergileme veya bir yerden bir yere nakil aşamaları da çeşitli teknik sorunlar taşıyor. Ürünlerin kırılma problemine karşılık gerekli önlemleri alarak bunları aşmaya çalışıyorum.

Yaratıcı sürecinizi bize anlatabilir misiniz? İlk fikirden nihai ürüne kadar hangi adımları atıyorsunuz?

İlk fikirlerin taslaklarını kağıda çizerek başlarım. Zihnimde belli bir form oluştuktan sonra malzemeye karar verip teminini planlarım. Farklı çamur çeşitleri ve çok farklı sırlar/pigmentler arasından, nihai ürün için düşündüğüm dekorlama tekniğine karar veririm.

Bundan sonra el merdanesi ile çamuru (tıpkı hamur açar gibi) açmaya başlarım. Kullanacağım tekniğe göre formu oluşturduktan sonra kurumaya bırakırım. Bu süreçte çok hızlı davranılmaması önemli. Hızlı kuruma esnasında yamulmalar, çatlamalar, vb. aksilikler olabilir. Bu yüzden, kademeli bir şekilde kontrol ederek ürünü kendi ortamında kurumaya bırakırım. Bunun ardından yüzeydeki çapakların temizlenmesi ve istenilen pürüzsüzlüğün yakalanması için zımparalama işlemi uygularım. Artık ürün, ilk pişirme/fırınlama için hazırdır.

Yaklaşık 900°-1200° arasındaki sıcaklıklarda bisküvi fırınlaması/pişirmesi adı verilen ilk fırınlama gerçekleşir. Bisküvi pişirimi tamamlanmış ürünler, farklı sırlama teknikleriyle dekorlanır ve max. 1200°-1300° sıcaklıklarda ikinci fırınlama/pişirme gerçekleştirilir. Bütün bu süreçlerin sonunda, işin en keyifli, sürprizli kısmı olan fırının kapağının açılması aşaması gelir ki, bunun için fırının soğumasını beklerken duyulan heyecan, o güne kadar yaşanan tüm zahmetleri ortadan kaldırabilir.

Seramik eserleriniz aracılığıyla iletmeyi amaçladığınız belirli temalar veya mesajlar var mı?

Seramik sanatıyla ilgilenirken beni en çok etkileyen unsurları doğanın içinde buluyorum. Doğanın kendisi başlı başına bir mucize ancak ne yazık ki, ona karşı barışçıl yaklaşımlardan gittikçe uzaklaşıyoruz. Bu konular zihnimi çok meşgul ettiğinden,  ürünlerimde kullandığım temalar ile, içinde yaşadığımız ekosistemleri koruma bilinci ve farkındalığı yaratmak için kendi adıma ufak adımlar hedefliyorum. Örneğin, üzerinde çalıştığım son projem, sualtı dünyası ile ilgili. Bu dünyanın güzelliğinin yanı sıra, okyanuslardaki doğal dengenin korunmasının önemini vurgulamak istiyorum.

Yolculuklarına yeni başlayan hevesli seramik sanatçılarına ne gibi tavsiyeler verirsiniz?

  • Geleneksel kalıpların dışına çıkmaya çalışın
  • Kendi yaratıcı deneyimlerinizi keşfedin.
  • Hata yapmaktan korkmayın, her hata yeni bir öğrenme fırsatıdır
  • Yaratacağınız ürünün mutlaka işlevsel olmasına çalışmayın. Önemli olan eserlerin ruhu ve estetik niteliğidir. “Ne işe yarayacağını” sorgulayanlara kulak asmamayı öğrenin.
  • Sanat dediğimiz şey, kişisel bir ifade biçimidir. Bu nedenle, kendi hikayenizi ve bakış açınızı ortaya koymaktan çekinmeyin

 

İleriye baktığınızda, sanatınız ve atölyeniz için ne gibi hedefleriniz var?

Önümüzdeki dönemlerde, belli yaş gruplarından çocuklara yönelik atölye çalışmaları başlatmayı hedefliyorum. Gelişim çağındaki çocukların parmak, el ve kol kaslarının gelişimi önemli. Ayrıca onlara,  iç dünyalarını somut bir biçimde yansıtma imkanı sağlamak isterim. Bu çalışmaların, erken yaşta sabırlı olmayı öğrenmeleri açısından da çocuklar için faydalı olacağını düşünüyorum.

İnanıyorum ki, meraklı, sabırlı , ve yaratıcı olmak hepimize iyi gelecektir. Benim tercihim ise, miniklerden başlamak.

Çamurun yaşken şekillenmesi gibi, ağaç da yaşken eğilir..

Gamze’nin Hanım; yaratıcılık, bağlantı ve seramiğin zamansız cazibesiyle dolu keyifli söyleşi için teşekkür ederim…

Bir cevap yazın