-
MUTLU SON – Ferda ALBAĞ
Allah günah yazmasın, kocamı evlendiğimiz günün sabahı sevmekten vazgeçtim. Sevgisizliğim ne onun sevgisizliği ne de hastalığıyla ilişkili. Yaşasaydı, kocama “ağabey” derdi babam. Yani baba zoruyla karısı olmadım. Canıgönülden onunla olmak istedim. Gençlik mi, çaresizlik mi? Oldu, bitti. Toprağa verdik. Tabutun …
-
DİLŞAD OLMAK – YAĞMUR KÖSE
Çok mu zor mutlu olabilmek veya birini mutlu etmek? Bizler, çok mu uzak yerlerde arıyoruz mutluluğu? Ufak şeylerle neden yetinemiyoruz? Düşünüyorum mesela; beni en mutlu eden, etrafımdakilerin bana beni çok değerli hissettirdikleri anların çoğu küçük şeyler aslında. Bana sevdiğim …
-
Zeynep PARLAR – DANSÇI
Otomobil eski bir binanın önünde durdu. Kafasını kaldırıp binaya şöyle bir baktı. Yine bir gösteri, yine bir şehir… Ahşap çerçeveli cam kapıyı araladı. Bir çıngırak sesi duyuldu. İki basamak inip bankoya doğru ilerledi. Tuğla duvarlar ve cılız spot ışıkları ile …
-
SÖKÜLMÜŞ KAZAK – Nalan BAYRAK
Saniye, salonun penceresinden el salladı. Yüzüne kondurduğu sahte bir gülüşle. Oğlu Semih, kız arkadaşını evine bırakacaktı. Sokak lambasının ışığından karanlığın içine kayan araba köşeyi döndüğünde, “Yeter artık, yeter!” diye söylendi. Sonra perdeyi çekti, hışımla. Elinde kase, çekirdek çitlemekte olan kocası …
-
Babalar Günü – Ferda ALBAĞ
Naftalin kokulu oda beyaz boyalıydı. Çocuk el izleri, beyaz girdabı eğlenceli kılıyordu. Sağ duvarda asılı saat dokuz buçuğu gösterdiğinde, kadranın üstünde açılan delikten uzanan kuş “cik” sesi çıkarıp aynı deliğe girdi. Saatin yanında asılı maarif takviminin orman manzarası basılı kartonunda, …
-
Uyudu Çocukluğum – Çamur Eller
Demi yok canımın ve bunca telaşımın içinde yolunup atılmış ellerimin adı yok Yüzüme örülen duvar hiç karnım doymadı bu sofrada çocuklar savaşıyordu tasımın içinde tuz damlıyordu sadece ağzımın ortasına doymuyordum Ve sen elmayı saklayan yorgun kadın sen uyurken ben mahseni …
-
HÂLÂ ÇOCUK MUYUZ? – YAĞMUR KÖSE
Her şey ne kadar garip. Zaman nasıl da çabuk geçiyor. Sanki daha dün dışarıda arkadaşlarımla saklambaç oynuyorduk. Beraber bisiklet sürüp birbirimize oyuncak bebeklerimizi ödünç veriyorduk. Akşam ezanı okunduğu zaman hüzünlü gözlerle vedalaşıyorduk ve ardından ertesi gün yeniden aynı parkta, aynı …
-
MADAM, MÖSYÖ ve DÜĞMELER – Pınar AKSU ERTAŞ
Lâcivertti, mavisi bol lâcivert, ince uzun orantılı vücudunu saran gece elbisesi, aşağıya doğru genişleyip, her adımda arka yırtmacı açılıyor, önden burnu görünen zarif lame ayakkabıları, elinde küçük lame gece çantasıyla kıyafeti tamamlıyordu. Kapalı yaka, truvakar kol, sırttaki derin V yakanın…
-
OYUN – Havva Evin AKAY
Ahmet, Vedat, Selim, öğlenin yakıcılığında, en sevdikleri oyunu oynayacaklardı. Kara bir yılan gibi uzayan raylara ellerindeki taşları sıraladılar. Alnındaki teri koluna sıyırdı Selim. Yaklaşan trenin eğilip bükülen görüntüsüne baktı sıcakta. Çalan düdük kulaklarını çınlatmıştı. Sarı otların arasına koşuştular. Her …
-
Mektup – Mercan GÖL
Sevgili Halley Dergisi, Benim ismim Mercan Göl. Benim en büyük hayalim bir meteorun üstünde bütün evreni gezip daha önce kimsenin keşfetmediği bir sürü şey keşfetmektir. İkinci en büyük hayalim ise bir gaz devi olan Jüpiter gezegeninde, içinde bukalemunlar, pandalar, ayılar …