Palavra! Değişen nedir? Değişmek nedir? Tüm hayatım bir illüzyon gibi geçiverdi. Hangi ihtimal,
hangi kart ne zaman neredeydi ve sıradaki hamle neydi hiç bilemedim. Bir gün bir yay çıkıverdi yerinden,
elime saplandı. Ne olduğunu anlamadım, kanamadı da. Kırmızıya boyamışçasına bir kandır oturuverdi
içine. Canım acısa da gözlerimi açıp dikkatle izledim koyulaşmasını. O zaman anlamıştım bunun yalnız
fiziksel bir metafor olduğunu. İşte illüzyonum buradan gelir. Ben yayı şiirlerde, oku fırlatmak maksadıyla
zorla gerilirken bilmiştim. Fırlar mıyım yerimden? Aynı olayın farklı insanlarda farklı tesirleri olduğuna
hakimiz de ben gözlerimde perde olsa bunları yine görür müydüm, bu başkalık değil midir? Belki
kendimi abartıyorum.
Sonra bir çiçek çizmiştim, mor… Ben çiçeği kitaplarda konuşkan ve kırgın bilmiştim. Sulasaydım
konuşur muydu benimle? İnan vaktim bile olmadı. Ona kağıt üzerinden verdiğim cana son bir dokunuş
yapıp kalemi elimden bırakmamla yine bir yay girmişti elime, hiç unutmam. Canım çok yandı, kırmızılar
büyüdü. İyileştirmeye fırsatım da olmadı o kan oturmuştu bir kere. Kavruldu sadece. Hep kavrulur. Ben
de durup şarkılar dinledim. Cesur şarkılar… Bıraksak bu ok nereye dek gider? Başka şansımız olsaydı
bu çiçek konuşkangillerden midir? Bilmem. Hiç bilmem. Oldu bittiye geldi tüm yaşamım. İşte, illüzyon!
Palavra!