Her geçen gün ilerlemekte olan, gelişmeye devam eden, hızına yetişmeye çalışırken kapılıp gittiğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Yaşıyoruz da yaşatabiliyor muyuz?
Bu sorunun cevabı için çok düşünmek gerekir mi bilemiyorum. Ben size işte öyle üstü körü (!) çevre kirliliği, gittikçe azalan yeşil alan, üç yıl üst üste milenyum neslinin en büyük endişesi iklim değişikliği, buzulların erimesiyle dünyanın tatlı su kaynağının yaklaşık yüzde 69’unun doğrudan okyanusa karışması ve canlı ekosisteminin sekteye uğraması, nesli doğal yollarla değil de zoraki tükenmek zorunda kalan canlılar, küresel ısınma ve bunun sonucunda tamamıyla doğa dengesi bozulması. E tabi, doğanın dengesi bozulunca insanın da bir dengesi kalmıyor. İnsanlığın birbirlerine karşı kalmayan tahammülleri, her gün yaşanan binlerce olay, dünyanın dört bir yanında yaşanan savaşlar, bu savaşlar sonucunda ortaya çıkan sosyoekonomik yoksunluklar, salgın hastalıklar neticesinde yaşanan insan kayıpları… Bu örnekleri sizlere vermesem bile dünyanın bir yerinde kuş uçsa internet sayesinde haberiniz olacağı için illa olan savaşları haberlerde, küresel ısınmanın sonuçlarını da “keşfetinizde” görmüşsünüzdür.
Tam da bu sorunların merkezinde yer alıyorken nasıl bu kadar uzak kalabiliyoruz yoksa çember çok mu büyük? Neden algılayıp fark etmek yerine görmeyi tercih ediyoruz ve en kötüsü olana kadar bekliyoruz? Yoksa çok mu kaptırdık bu sürekli gelişen ve ilerleyen hızlı dünyaya kendimizi? Bu kadar kamu spotunu, her gün çıkan yeni bir reklam kampanyasını, yeni bir sloganı, çevresel sorunları azaltacak nerdeyse ana sınıfından beri bize öğretilen tasarruf davranışlarını, artık devletlerin bile alternatif çözümlere, yeni teknolojilere geçmesini, hatta kendinizin şikayetçi olduğu bu sorunları unutacak kadar. Madem kendinizi hızla gelişen ve değişen dünyaya kaptırdınız o halde sizlerde de olumlu yönde bir değişim olsaydı. Gelişen ve ilerleyen sadece telefonlarınız, süpürgeleriniz, arabalarınız ve sanal asistanlarınız mı?
İnsan gelişmezse dünya nasıl gelişsin ve ilerlesin? İnsan değişmezse dünya nasıl değişsin? İnsan bilinçlenmezse dünya nasıl bilinçlensin? İnsan içinde ki sorunları ve cehaleti çözmezse dünya nasıl sorunlarını çözebilsin? İnsan iyileşmezse dünya nasıl iyileşsin? İnsan umudunu kaybederse dünya nasıl ayakta kalsın? Düşünmezsek, araştırmazsak, umursamazsak, gezip görüp hissedemezsek, bir kitap bile okumayıp anlamazsak, sorunları göz ardı edip kendimizi bu kadar kaptırırsak, sevgi nedir bilmezsek, saygı göstermezsek, aynısını dünyada bize yapar.
Dünya insanoğlunun aynası, biz insanoğlu çirkin miyiz?
SENANUR SERÇEOĞLU