Site icon Halley Dergisi

Mutlu Mutsuzluk, Mutsuz Mutluluk – AYHAN ÜN

Her iki ritmik ve sahtekâr duygu durumu da birbirini geçici bir tasfiyeye uğratmaktan ölesiye zevk alıyor; öylesi bir titizlikle sağlanıyor ki bu sihirli geçiş, her biri de zirvesini göstermeden yitip gidiveriyor, daha büyük bir beklenti yaratarak doyumu imkânsızlaştırdığı gibi yokluğunu da dayanılmaz kılıyor. Öylesine ustaca ki bu devir teslim, ne oldu ne bitti farkında bile değil zihin çoğu zaman. Dişli zihinler için bu devinimin şiddeti daha cılız olsa gerek; göstergeler ne gibi bir değişime uğramış olabilir sualini yöneltebilen uyanıklar için devinimlerin üstesinden gelmek zamanla çocuk oyuncağı kadar basit olmalı.

Duygu seline kaptıran aşk hikâyeleri gibi vahşi savaş, eleştiri, öngörü, düşünce ve nicesi metinlerinden farklı hisler yansır. Duygular da tıpkı kimi hastalıklar kadar bulaşıcıdır. Karamsarlığa tutsakların çevresinin tenha oluşundan çıkarabiliriz bunu. Çalışırken, yazarken, okurken, yaşayan sokakları adımlarken türlü türlü hislere bulanırız… Mutlulukla mutsuzluk arası seken, zihinde zıplayan soyut renklerin amacı kişiyi rahat bırakmamak mıdır yoksa? İsterse dünyanın tüm nimetlerine, zenginliklerine ve huzura erişmiş olsun; zihin o denli geliştirmiştir ki bu oyunu, her sizi ipe sapa gelmez ufak bir ayrıntıdan olumsuzluğa itebilir, durup dururken evhama, bet düşünce ve duyguya bulayabilir. Kimi anlarda yağmur suyu sızdıran bir çatının altında olduğunuz için fevkalâde mutlusunuzdur, kimi de bazıları için hiç de ulaşılması kolay olmayan bir noktada mutsuz. Netice olarak bu iki duygu durumuna sadık kalarak sürdürüyor insan yaşamını. Elleri kolları bağlı, kayıtsız bir teslimiyetle tutsak oluyor acımasız hislerine ve çoğu zaman da hiç irdelemiyor hislerinin kaynağını. Doğumundan itibaren oyuna tam teslim zihin. Ansızın beliriveren duygunun kaynağını irdelemiyor, büyük oyunun kurallarını çözmeye yeltenmiyor bile. İnsan, gözle görünmeyen bir endeks taşıyor gibidir başı üzerinde, zikzaklar çiziyor hiç durmadan ve kıymeti yoktur esasen gerçeklerin, durumunuzun ne olduğunun: birikiminizin, algınızın, inancınızın, bilincinizin etkisiyle sürekli yön değiştiriyor zalim soyut endeks. Mutluluk ve mutsuzluk; iki sihirbaz duygu tüm insanlığı parmağının ucunda oynatıyor âdeta ve sinir uçlarında dolanan imgelerinizin kurbanısınızdır işte. Hisler birbirleriyle dans edercesine dönüyorlar. Sırası gelen sahnede ön sıraya geçip rolünü oynuyor, kararlılıkla. Şu dünyada zeki olmadığına kanaat getirmiş (insan güzelliğini, başarısını, yakışıklılığını veya fiziksel özelliklerini gönül rahatlığıyla kıyaslayabiliyorken her ne hikmetse hiç zekâsını kıyaslama yoluna girmez) parmakla sayılı insan varken, kimsecikler bu iki hissin kölesi olduğunu kabul etmemektedir. Zihin bir kural koymuş gibidir oysa: ya mutlu olacaksın ya da mutsuz! Öyle görünüyor ki, bilinci açık, farkındalığı yüksekler bu göstergenin sert inişleri çıkışlarını kontrol altına alabilmede daha ustadırlar; çoğu konuda daha az yıpranıp daha az zarar görmektedirler ve toplumda fazlasıyla duygusuz, düşüncesiz hatta ruhsuz olarak damgalanmışlardır. Mutluluk için durmadan çabalayan zavallı benliklerin öyle veya böyle bu ödül haline dönüşmüş hisse erişemediklerini gözlemleriz. Mutluluk için yaşayan canlar; belki de Seneca’nın da dediği gibi sahip olmadığını arzulamak yerine, her ne olursa olsun kendinde olanla mutlu olmaktadır bunun anahtarı. Açgözlülük; bencilliğin etrafında dönüp duran eksi yüklü hastalık.

Exit mobile version