Günümüzün en büyük sorunlarından biri mülteci sorunu. İnsanlar bir çeşit sorunlar (siyasi, toplumsal, dinsel, kültürel, savaş, açlık, hastalık, iyi yaşam koşulları vb. sebepler) yüzünden daha iyi olduklarını düşündükleri ülkelere göç etmek istiyor ya da zorunda kalıyor ve orada zorluklar çekerek yaşamaya çalışıyorlar. Bu durum günümüz sorunu gibi görünse de aslında ilk devletlerin ortaya çıktığı, belki de mülkiyet kavramının geliştiği dönemden beri var.
Djam (Aman Doktor) bu eksen üzerine kurulu bir yol hikâyesi ve Fransa, Yunanistan, Türk ortak yapımı sıcacık bir film.
Filmi izlerken aşık oldum diyebilirim. Deli kız Djam, çıktığı yolcukta bize Türk ve Yunan kültürlerinin birbirine nedenli yakın olduğunu anlatırken umuda yolculuklara da güzel göndermeler yapıyor. Belki yanlış algılamış olabilirim fakat bir yerinde kültür hasreti çekenin aynı zamanda nasıl umut tacirliği yaptığı ve kapitalist sistem eleştirisi de var. Yani birden fazla konu işlenmiş ama bir Mahsun Kırmızıgül tarzı kadar sıkıcı ve yoğun değil.
Tony GATLIF bu konu da iyi iş çıkarmış olsa da film içinde kopuk sahneler ve geçiş sorunları var. Yönetmenin başka filmini izlemedim fakat bu film içimde diğer filmlerine karşı bir merak da uyandırmadı. Bu açıdan bakarsak başarısız bir film fakat müzikler ve deli kız Djam sizi çeliyor. Bunun başlıca nedeni bize ait müzik, ezgiler ve yeme içme adabını başka bir kültürde de olduğunu görmek de olabilir.
Başroldeki Daphne PATAKIA, Djam rolünde müthiş ve diğer oyuncularda yerinde. 2017 yapımı 1 saat 37 dakikalık yol macerası tadındaki filme aşık olmuş olsam da 5 üzerinden 2.9 puan verebilirim. İzlemeye değer gene de.
Djam’ın bize anlattığı gibi Balkan (Doğu Avrupa) kültürleri bu denli birbirine yakınken neden var bu düşmanlık? Bir gün bu anlamsız düşmanlığın son bulup rakı sofralarında kol kola Aman Doktor şarkısını söylemek dileğiyle…