Pandemi döneminin sokağa çıkma yasağı bitip aradan da biraz zaman geçtiğinde kendimizi
doğanın kollarına bırakmanın zamanı gelmişti. Uzun bir gece yolculuğunun sonunda Burdur’un
mermer ocakları, köyleri arasından geçip Salda’nın serin sularına vardık. Beyaz kumları örten ılık
mavilik, berrak bir gökyüzü karşısında gözlerimiz bayram etti. Tur hengamesinden fazla
okuyamayacak olsam da kitapsız bir yolculuk eksik kalırdı benim için. Elimi çantama attım. Bir
yolculuk sırasında daha önce hiç gitmediğiniz bir yerde rastladığınız insanlarda tesadüfen
gördüğünüz benzerlikler kendinizi ona daha yakın hissetmenizi sağlayabilir. Üstelik bir de bu kişi
bir kitap kahramanı olursa sözcükler arasında yaptığınız zihinsel yolculukta hiç de yabancılık
çekmezsiniz.
Sayfaları uyku mahmurluğuyla çevirirken ne tesadüf ki bana o yolda farkında olmadan eşlik
eden Kutbay’la tanıştım. İstanbul’a döndüğümde ise yolun sona ermemesi oldukça keyifliydi.
Tabii ki bu yolculukta ana kahramanımız dışında tanışacağımız başka kahramanlarımız da var.
Akşamları iş dönüşünde, evde uzandığım koltuktan hayalcilere katılmaya devam ettim. Uzun
yolda bir arabanın radyosunu ya da bir otobüsün arka koltuğunda bir telefon uygulamasındaki
yol şarkılarını kulaklıklarımla dinler gibi her bölümün başındaki güzel alıntılardan fon müziği
yaptım bazen.
Memleketini bir avuç topraktan ibaret görmeyenlere, özünü tanıyıp bilmek isteyenlere,
dünyanın zorunlu kıldığı hayat şartlarını elinin tersiyle itip, hayalleriyle gerçeğin peşine
düşenlere de Kutbay’a eşlik etmelerini tavsiye ederim. Sonbaharda Akdeniz akşamlarının
sıcaklığını özleyenler, bir kamp ateşinin başında insanların arasına karışıp oyunlar oynamayı,
masallar dinlemeyi sevenler mutlaka kitabı okumalı derim. Bir faniye aşık olanlar da, yerde
gökte aşkı bulanlar da, kendini ararken aşkla yananlar da Hayalciler’e kulak verirken mutlu
olacaktır eminim.