Zihnimin kökünde köle düşüncelerim dolaşıyordu. Küçüldüklerini hissediyorum. Kulağımın içine cımbız soksam onları oradan çıkarabilir miydim? Kulaklarıma doğanın hangi güçleri sığmıştı? Düşüncelerimin önünü gerçekle mi kapatmıştım? Soruların sonu, cevaplarınsa yokluğu bitmeyecekti.
Kalkıp kahve demledim. Acıydı. Nasıl olmasın ki? Hayatımın kalitesi gibi yediklerim içtiklerim de en düşüğe alınmıştı. Hala çekirdek kahve alabiliyordum. Som demlerdi. Eriyen kendini kahve sanan tozlara geçecektim. Ve sonunda kahvesiz kalacaktım.
Kahvesizlik miydi düşüncelerimi köle yapan? Ben aslında kendimde hapsolmuştum. Senin yokluğundandı bütün bunlar. Gülümsedim bak kendi kendime gördün mü? Nereden göreceksin ki benim için beni terk ettin sen.
Senin iyiliğin için gülüm?
Zaten gülüm diyen bir adamın aşkı nasıl gerçek olabilirdi ki? Onlar sonsuz dramının baş kahramanıydı. Âşık olmak, ulaşamamak, ulaşırsa acı çekmek için yaratılmışlardı. Karşılıksız aşklara malzemeydi.
Dün gördüm seni sokakta, yüzünü eğdin. Sırtında o saçma kışlık palton, elinde tütün sigaran ve düşünceli davranan boş beyninle yürüyordun. Sokağımdan geçiyordun aşk acısı çekmek için. Aslında bir sonraki flörtlerin için zemindi. Acı çeken adamları severdi bazı kadınlar. Beni de öyle yakalamadın mı? Yeniden mi yakalayacaktın?
Dünyanın tüm yükleri senin üzerindeydi o zamanlarda. Baban yoktu, annen sefil, canım anandı. Babanla anneni kol kola girmiş lüks lokantanın kapısında görünce tüm saflığımla insanların çift yaratıldığına dair besmele çekmiştim. Sen göz yaşlarına boğulmuştun rabbim diye diye inleyerek.
Aslında dinlere inanmazdım ben. Kaos ve karma vardı senin tanrınla tanışana kadar. O saflığınla senin tanrın ne kadar güçlüydü. Göz yaşlarım hep onunlaydı. Yaradılışım, kaderim. Benim dualarım dilime senin inançlarınla yüklendi. Şimdi siliniyor, tek tek hayata tutunacak inançlarını bile zevklerine alet ettiğin için. Kahpe kaderim!
Söylemiş miydim köle düşüncelerim var. İçinde prangalara vurulmuşsun. Kafamı duvarlara vuruyorum kırılmıyor ki. İkiye ayrılsa içinden sen düşer mi? Kafamı sallıyorum kulaklarıma doğru düşmüyorsun. Böcek düşüyor. Sen misin o? Belki de Gregor Samsa sensin.
Odasının duvarlarına sıkışmış! Bir insandan çok aşık bir kadının beynine sıkışmışsın sen. Hamam böceği mi bok böceği mi? Seni dünya mahlukatına benzetmek diğer tüm canlılara haksızlık olabilir.
Belki bir dışkı olabilirsin.
Sokaktaki tüm köpek boklarına kahvemi kaldırıyorum. Sonsuz döngünde kaybolman dileğiyle! Şerefe!