Halley Dergisi

GİDENİN ARKASINDAN – LALE EMİROĞLU

Tıp…tıp…tıp…tıp…tıp…

Yorganı iyice çekeyim bari kafama. Olmadı, gene duyuyorum sesi. Allah cezasını versin. Kaç kere söyledim tamir et şunu diye.  Banyodan geliyor kahrolası ses. Duş bataryası… Bugün yarın… Ah Rasim… Bunu da yapmadan gittin. Her şeyi bıraktın böyle yarım yamalak. Rusya’ya gidecektik daha. Bahçeli ev bakıyorduk ya  dün gibi. Tavuklar, ördekler, köpeğimiz falan da olacaktı bahçede. Ne oldu şimdi?

Perdeyi sıkı sıkıya kapatmamış mıydım? Nereden sızıyor bu ışık? Öğlen güneşi… Gözümün içine içine giriyor. Arkamı dönsem… Karanlık ve sessizlik içerisinde yatsam… Çok mu imkânsız? Bu yatakta yok olsam… Hiç iz bırakmadan… Nerede şu mendil kutusu?  Ağlamak istiyorum bağıra bağıra. Olmuyor, olmuyor! Sensiz nasıl yaşanır Rasim? Neler yapılır mesela? Alış veriş bile yapmadım ki sensiz. Yaptım mı acaba? Araba kullanmayı da bilmiyorum sahi. Nasıl gidilir bir yerden bir yere? Yaşayamam bundan sonra.  Çekip gittin,  öyle kolayca… Yalnız kalamam, bunu da çok iyi biliyorsun sen. Ne olacak şimdi?

Tıp…tıp…tıp…tıp…tıp…

Sus be, sus artık! Tamir edeydin şunu…  Cenazeden sonra kız da gitti. Ne yapsın iş güç…  O da yerleşti oralara, suyu çıktı ya bizim buraların. Ah Rasim, sabahleyin sapasağlam yolladım seni işe… Çalışma, dedim değil mi? Yeter artık, dedim değil mi? Ben emekli, sen emekli… Gezelim tozalım… Yok, ne yaparım evde, dedin dedin; şimdi toprağın altında bakalım ne yapacaksın? Canımmm onca toprağı da attılar üstüne. Sen ne kadar titizdin aslında. Toz değse üstüne sinir olurdun değil mi? Ben, ben ne yapacağım? Yaşayamam ki bir başıma.

Telefon ettiler o gün. Nasıl geldim hastaneye? Bir ben bilirim inan ki. Seni nasıl götürdüler acaba? Bak anlatıyorlardı ama aklımda tutamamışım demek.  Ah Rasim, nasıl olacak bundan sonra? Yoğun bakıma koymuşlar seni. Koşarak geldim telefonu kapattığım gibi. O kapının önünde kalakaldım. Halbuki seni göremeyeceğim aklıma bile gelmedi biliyor musun? Seni almaya gelmiştim ben. Yasak dediler, sokmadılar oraya. Sen gönül koymuşsundur bana. Pek nazlısındır, bilirim. Doktor gelince dediler, sorarız dediler, şimdi olmaz dediler… Almadılar. Sonra da başınız sağ olsun dediler, kalakaldım koca koridorda tek başıma.    Herkes söyledi o sözü sonradan. Başın sağ olsun! Adettendir derler hep. Sen olmadıktan sonra başım sağ olsa ne olur? O odalar soğuk oluyormuş. Sen çok üşürdün hep. Girebileydim yanına… Battaniye filan örterdim üstüne. Son kez öperdim de seni. Şimdi uyumadan önce kim öpecek beni? Kim sarılacak bana uyumadan önce? Ben yalnız yatamam ki Rasim.

Perdeyi biraz daha kalın ve geniş yaptıraydık… Gözümü oydu ışık. Kalkıp çeksem mi iyice? Yok, kalkamam. Hastaneleri de hiç sevmem ya bilirsin. Sadece kırmızı çizgiler… Girilmez işaretleri… Sen o insanın içine korku salan kapının bir tarafında, ben karnımın ve yüreğimin içinde dolanan karıncalarla diğer tarafında… Aklıma hiç gelmezdi Rasim hiç!  O çok değer verdiğin arkadaşların beklemediler bile… Yarım ağız sordular yenge bir şeye ihtiyacın var mı diye. Tanı diye söylüyorum toz konduramadığın arkadaşlarını. Ah Rasim, bir de o içmeye gittiğin gece… Kavga ettik ya sen geç gelince… Çok ağır konuştum değil mi? Dilim kopaydı da demeyeydim onca lafı. Çenem açıldı mı kapanmak bilmez benim de… Sen de susarsın hep ben dellendikçe. Taştan ses çıkar senden çıkmaz ya neyse… Onca beddua ettim sana ama hiçbiri içten değildi inan. Öylesine, kızgınlıktan be Rasim…  Uyusam şu yatakta, hep uyusam, uyanmasam hiç…  Alırsın beni yanına, he! Olur mu, ne dersin?

Tıp…tıp…tıp…tıp…tıp…

Sular kesilir inşallah. Bütün suların kökü kurusun da… Tövbe tövbe… Yaptırmak lazım şunu. Bak ne geldi aklıma şimdi biliyor musun? Babamı da göstermediydiler. Görememiştim onu da… Yani ölmeden önce… Yasak, dediydiler o gün de. Yasak… Yasak… Niye yasak sanki? İçine dert oluyor insanın. Siz de çekip gittiniz beni geride koyup alelacele. Bari o kapıdan çıkaydın gitmeden. Azıcık daha dayanaydın ne olurdu sanki… Görürdüm o zaman son kez seni. Belki son kez elini tutardım sımsıkı.  Gider miydin yine de?  Mendil de bitti kutuda. Neye sileceğim burnumu? Koluma silsem de olmaz şimdi. Ah Rasim, bıraktın ya beni böyle!  Bir başına nasıl yaşanır bilemiyorum ki… Şu sakinleştiricilerden bolca içsem mi? Bir avuç, belki biraz daha fazlası? İşe yarar mı sence? Gelir miyim yanına?

Tıp…tıp…tıp…tıp…tıp…

Çıldırtacak sonunda bu ses beni. Kalkıp vanayı kapatsam… Vana nerede kim bilir? Sen bilirdin onun yerini değil mi? Kalksam mı yataktan? Güneş çekildi galiba. Offf, tuvaletim geldi çok! Belki kızın yanına giderim biraz. Olur mu Rasim? Oyalanırım ha belki? Sen git dersin şimdi… O ilaçlardan da bir tane içeyim yeter değil mi? Kalkıp perdeyi de açayım biraz. Sen de ışık seversin. Vanayı da bulurum elbet. Böyle ağlayıp yataklardan çıkmamam da üzer seni… Derdin ya hep zamana bırakalım, diye… Zaman bana da iyi gelir belki… Ne dersin Rasim?

Exit mobile version