Ben şimdi,
O rafların hangi unutulmaya hüküm tutmuş
Öyle yine gelir
Öyle yine geçer hatırasıyım.
Sen ‘hatırladığım kadarıyla’ vefakardın oysa.
Gidenlerin ardında bıraktıkları izleri
Usta inceliğiyle okşamaya…
Hatta daha bir sevmeye değer bulurdun
Uzağa düştükçe düşenlerin
Yarasını içinde, -geçmiş denilen geçmemişlerden-
Çetelesini tutmaya.
Bıraksam düşünmeyi tam da şu an,
Kafamın içinde yaşattıklarımın
Salsam halatlarını…
Bir okyanus üşümüş çokça,
Sen,özgürce dolaş diye,
Vermekten sakındığın çarşaf gibi o şefkati
Yüzdür diye dalgalarca
Bıraktığım o kayıktaydın.
Görüş hizamdan -artık- kaybolmuş
Hissedebiliyorum… Bu da mi fazla ?
Ardında bıraktığın suyun üzerindeki kabarcıkları da.
Her biri selam veriyor el-vedalarına.
Almak istemiyorum
Kaybolsa ya onlar da !
Öyle yine gelir
Öyle yine geçer diye diye
Yaşasam unutamadığın hatıralar limanında.
Ben şimdi, -yan kaderim-
Diye bir sigara tüttürdüm,
Ardından bir dahasını yakmayacağım.
İzmaritini toplasınlar diye o limandan
Sövdüre sövdüre
Lanetten bir hatıra daha bırakacağım.
Oysa sen, tertemiz düşlerin,
Uyanınca ağlayanlarındandın…
Şimdi gülmek istiyorsun kana kana
Anlayabiliyorum…
Ne diye bıraktım sandın
Yine yanılmadın.
O halatlar…
Çözmekte epeyce zorlandığım
İlmek ilmek örülmüş
Anımsa,
Kader dediğimiz kendi el emeğimizdi
Şimdi biz,
Giderken öyle birimiz o,
Ötekimiz daha da öte yana
Nereden bileceğiz nerede öleceğiz ?
Gökyüzünün de varmış ya katmanları
Raflarda sakladıklarını şimdi
Teker teker,
Suya atmalı.
Onun da varmış hafızası diyorlardı,
Kaderim yansın
Yansın kaderim
Bak söylüyorum, ne garip.
Su, bilmiyor oysa,
Yaşamak istiyorum ben,
O rafta
O halat
Ve
O kayıkta.
Katman katman,
Geçmemişlerin hafızasında.
Vermekten sakındığın gerçeklerinde,
Bir düş gibi uyanmakta…