ZAMAN SANRISI – AZRANUR ERCİN
Doğduğumuz andan itibaren başlar zaman kaygımız.Öyle ki yaşamımızda önemli olacak
günlerin hesabı yapılır.Ama önemli anlar önceden bilinemez ki…Mesela,doğum günün mü önemlidir
yoksa acısıyla tatlısıyla hayata karşı zafer kazandığın,’yeniden doğduğun’,”Bu hayatta ben de
varım!”dediğin gün mü?
Burada asıl soru şudur:Zamanın içine mi doğarız yoksa zamanı biz mi doğururuz?Zamanı
ölçmek;günlere,aylara parçalamak insanların işini kolaylaştırdığı için önemlidir.Belirli rutinlere sahip
olmak,hayatlarını düzene sokmak için Güneş’i Ay’ı birer kıstas olarak kullanırlar.Dünya,bütün
bunlardan habersiz dönmeye devam eder,kaç “gün" ettiğini bilmeden,kaç “yıl” geçtiğinden habersiz.
“Bu saati hangisi kuruyor?Mevsimlerin eli mi,mutlak karanlığın parmağı mı?”
Yeni doğmuş bir bebek saatin varlığından habersizdir.Mesela ne zaman uyuyacağına Güneş’in
yerine göre karar vermez.Sadece büyümek,gelişmek için kaygısızca uyur.Ta ki “gündüz” ve “gece"
kavramları öğretilene kadar…O zaman öğrenir zaman sanrısını.Yepyeni kavramlar girer
dünyasına:”uyku saati",”yemek zamanı”…
Günü 24 saate bölüyoruz.Peki herkes için gün 24 saat midir?Ya da her gün 24 saat eder mi
dolu dolu?İnsanın içinde zaman kavramı matematiksel hesaplarla ölçülemeyecek cinstendir.Hepimiz
bambaşka ritimlerde seyrederken,zamanın metronom vuruşları gibi tekdüze olmasını
bekleyemeyiz.Bazen bir gün yetmez bize,bazense bir haftayı bir yıl gibi yaşarız.Çünkü zamanın ölçüsü
değişkendir.Sabahında çok istediğiniz yolculuğa çıkacağınız günün gecesini düşünün.Ne kadar
uzundur o gece…Yahut en keyifli seyahatinin nasıl hemen bitiverdiğini göz önüne getirin.İşte
zamanın esnekliği böyledir.Ne kadar istersek bir şeyi o kadar uzaklaşırız ondan.
“Şeb-i yeldayı müneccim muvakkit ne bilir
Muptela-i gama sor kim geceler kaç saat?”
Demem o ki,bırakalım herkes kendi zamanında yaşasın.Takvimlerde yazan sayı ne olursa
olsun,belki ruhumuz bir 30’lar şarkısı gibi plakta cızırtıyla dönüp duruyordur.Belki de evrenin
bambaşka bir yerinde bizi bekliyordur ruhumuz.Çünkü zaman sanrısı herkesin içinde başka türlü yol
alır.Çünkü,herkesin hayatı bambaşkadır.Sahiden,zaman dediğimiz şey aslında yaşamın ta kendisi değil
midir?