HER ŞEY BİR RÜYAYMIŞ – EYLÜL BAYRAMOĞLU
BİZİ ÖZLEDİN Mİ ÇÜNKÜ BİZ SENİ ÇOK ÖZLEDİK?
Annemin kapıyı açmasıyla içeri doğru hücum etmiştim resmen. Sırtımda ki koca bir yük çuvalı kadar ağır olan çantamı kapının önüne fırlattım. Hızlı adımlarla salona doğru yürümeye başladım daha doğrusu koştum da diyebiliriz. En küçük kardeşim Mert koltukta yatıyordu. Koşarak Mert’i kucağıma aldım ve saçına bir öpücük kondurdum. O ise ağzında ki emziği çıkararak gülmeye ve el çırpmaya başladı. Ağzında ki alt dişlerinden sadece iki tanesi çıkmıştı Mert’in , yani o kadar küçüktü daha.
Annemin sesi ile Mert’i koltuğa geri bıraktım. Tam arkamı dönmüştüm ki arkamda annemi gördüm ve elin de ise en büyük silahı “ANNE TERLİĞİ” vardı. Uzun bir süre sonra anne terliği ile karşı karşıya kalmak yüzüm de küçük bir tebessüm bırakmıştı. Annem konuşmaya başladı;
“Zehra sen hala elini yıkamadın mı?!”
“Anne şey… ”
“Ney!”
“Annecim canım benim ben de tam şimdi elimi yıkamaya gidiyordum.” Dedim ve annemin yanından koşarak salondan çıktım.
Tabi annem de peşimden geldi. Ben koridorun sonunda ki lavaboya doğru koşuyordum. İşte son bir adım sonra zafer! Anne terliğinden kurtulduğumu sanmıştım ki birden belime sert bir kurşun saplanmasıyla ayağım takıldı ve yere düştüm. Yani en azından ben kurşun sanıyordum. Annemin sesi ile hızla yerden kalkıp lavaboya girdim. Hemen önümde duran musluğu açtım ve mandalina kokulu sabundan elime sıktım. Elimi bir güzel köpürttüm ve musluktan akan suyun altına doğru elimi hareket ettirdim. Elimdeki sabun arınınca musluğu kapattım ve elimi duvardaki çivinin üzerinde asılı olan havlu ile bir güzel kuruladım. Sonra lavabodan çıkıp annemin yanına doğru yönelmiştim ki yatakların olduğu odada kardeşim Sevda’yı görmemle duraksadım. Anneme fark ettirmeden kardeşimin yanına gittim ve yanağından bir makas aldım.
“Sevda rapor ver bakalım.”
“Eren ağabeyim işte, Zümra ablam ve Elif ablam da az önce işe gitmek için çıktılar.Babamı zaten bilirsin hiç eve gelmiyor hep çalışıyor.Mert de içerde uyuyordu.”
“Tamam o zaman bende annem kızmadan işe gideyim.”
Hızlıca kıyafetlerimi değiştirdim ve ödevlerimi bir çantaya koyarak dışarı çıktım. Koşarak otobüs durağına doğru gidiyordum. Otobüs durağına vardığım da derin bir nefes aldım. O sırada otobüsün gelmesi ile oturduğum yerden kalktım otobüsün içine girdim. Hemen kendime bir yer buldum . Yol tam “BİR” saat sürdü. Yani benim için bir saat çok uzun bir süreydi çünkü işe geç kalmıştım . Koşarak garsonluk yaptığım kafeye doğru yol almaya başladım. Kafenin arka kapısından girdim ve bir önlük alarak belime bağladım. Mutfak bölünde çalışan Derya abla’yı görmemle konuşmaya başladım;
“Derya Abla Zümra nerde?”
“Zehra vallaha seninle hiç uğraşamam,işim gücüm var!”
“Tamam…”
Huysuz kadın zaten bir tek işten erken çıkmak istediğinde gelirdi yanıma. Hızlı bir şekilde neredeyse bütün mutfağı kaplayan masanın üzerinden siyah renkli not defteri ve yanında duran mavi renkli pilot kalemi elime alarak mutfaktan çıktım. O ensade önüme bakmadığım için biri ile çarpıştım. Adamın elinde ki iki üç tane tabak yere düşerek kırılmıştı. Adam sinirli bir biçimde bir küfür patlattı. Hemen yerden kalktım ve toz içinde kalan önlüğümü elim ile çırptım.
“Özür dilerim yanlışlıkla oldu..”
“Özür dilemek yerine önüne baksaydın !!”
“Ay çokta umrumdaydı.”diye içimden geçirdim. Adamı hiç umursamadan yanında geçip Zümra ‘yı aramaya başladım. DELİRİCEM!!! Nerede bu kız?! Arkamdan gelen ses ile duraksadım ve arkamı döndüm, eve gelmiştim. Nasıl olmuştu bu?! O esnada annem omzuma dokundu ve arkamı döndüm.Nasıl oluyor bu ya?! Şimdi ise mutfağa gelmiştim. Annemi görmemle rahatlamıştım.
“Anne çok garip şeyler oluyor!”
“ Kızım bizi özledin mi?”
“Ne?”
Gözümü kapayıp açmamla salona gelmiştim.Kardeşlerim karşımda duruyordu.Koşup sarılmak istedim onlara ama ben ne kadar koşarsam koşayım onlar benden kaçıyordu sanki, bir türlü onlara ulaşamıyordum.
“Zehra bizi özledin mi?”
“Neden soruyorsunuz ?”
Gözümü kırpmamla babamın iş yerine gelmiştim.Ne oluyordu hiçbir şey anlayamıyordum. Tam babamın yanına gidiyordum ki babam eli ile bana dur işareti yapmıştı.
“Özledin mi bizi kızım ?”
“Neden herkes bu soruyu soruyor? Anlayamıyorum!”
Gözümü kırpmamla yıkık dökük binaların olduğu bir yere gelmiştim. OLAMAZ!! Burası bizim mahallemizdi.O esnada kafama dank eden şeyle evimize doğru koşmaya başlamıştım.
“AİLEM” diye geçirdim içimden. Sonunda evin önüne varmıştım.Annem,babam,Zümra,Elif, Eren Ağabeyim,Mert hepsi evin önünde duruyordu. Bir tek ben yoktum yanlarında. Annem konuşmaya başladı;
“Özledin mi bizi Zehra, çünkü biz seni çok özledik kızım. “
Gözümden bir damla yaş akmasıyla gözümü kapattım. Gözümü açmak istemiyordum, ailemi tekrardan kaybetmek istemiyordum.Zorunlu olarak gözümü açtığımda yurt odasındaydım.Yine aynı rüyayı görmüştüm.Ayça öğretmenin odaya girmesiyle ona bakıp gülümsedim.
“Bugün çok mutlu görüyorum Zehra ,normalde hep ağlıyorsun”
Yüzümü Ayça öğretmene çevirdim ve Viktor HUGO’nun şiirinden alıntı yaptım.
“Ağlamak için gözden yaş mı akmalı dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı?”