ANKARA – DUYGU FIRTINA
Ben Ankara’yı hiç görmedim
Orhun Abideleri’ni
Mısır Piramitleri’ni
Niagara Şelalesi’ni de
Ama en çok Ankara’yı görmedim
Hiç dua etmedim Hacı Bayram Veli’de
Binmedim Keçiören teleferiğe
Onu bırak, Anıtkabir’e bile gitmedim
İnsan Anıtkabir’e gitmez mi hiç?
Gitmedim işte
Hiç geçmedim Akköprü’den
Julienus Sütunu ve dahi Roma Hamamı
Onu bırak, anlı şanlı meclis binasını
Görmedim azizim
İsterdim Güvenpark’ta beslemek kuşları
Hiç nohutlu pilav yemedim Bekir Usta’da
Boğaziçi Lokantası’nda tava
Onu bırak, Beypazarı güveci bile yemedim
Ben Ankara’yı hiç görmedim
Ankara da beni
*
Sadece bir kez bulundum bu şehirde
Bir düşün içindeydim düşümde
Kuğulu Park’taymışım, mevsim sonbahar
Denizi görmeden yaşamak mânâsız gelse de
İçimde tarifsiz bir huzur var
Yanımdaki bankta bir adam
Adamın elinde bir defter
Defterde ayaz kokan şiirler
Ceketinin cebinden kelimelerini çıkarmış
Uzun, upuzun kuğuyu yazıyor
İlk kez gördüğüm bu adamı
Hayatımdaki herkesten iyi tanıyorum sanki
Kalem tutan esmer ellerinin içinde ellerim
En az bir kez kaybolmuş da
Terden sırılsıklam olmuş gibi
Birbirimizden habersiz
Ankara Kalesi’ne çıkmışız da
Dinlenmek için Pirinç Han’da
İki çay söyleyip karşılıklı
Sessizce içmişiz gibi
Sözleşmişçesine buluşup
Hamamönü’ndeki saat kulesinde
Dikmen yokuşundaki antikacılar pazarında
Kaybolmak için gizli bir
Antlaşma imzalamışız gibi
Saymasak da Siyah Beyaz’ın duvarlarında
Toplam kaç fotoğraf olduğunu
Yine bir sonbahar günü Hayyami’de
Kalecik karası içip kadehlerce
Birlikte sarhoş olmuşuz gibi
Belki Akün Sineması’nda
Bir kere bile film seyretmemiş
Ve fakat Eymir’deki o mahzun
Barış Çeşmesi’nin haline
Sarılıp da beraber ağlamışız gibi
Göksu Parkı’ndaki göletten
Mississipi gemisine binmesek de
Her gün Tunalı Hilmi’den bu parka
Sarmaş dolaş yek vücut
Gelip kuğuları izliyormuşuz gibi
*
Birdenbire bana baktı adam
Daha önce hiç görmediği
Fakat ellerine aşina olduğu
Bir kadına bakar gibi baktı
Sonra kaçırıverdi gözlerini
Bir süre daha seyretti kuğuları
Usulca ayağa kalkıp
Esmer ellerini ve kelimelerini
Ceketinin cebine koyarken
Gözleri hâlâ kuğulardaydı
Giderken banka bıraktı defterini
Arkasından seslenince çevirip başını
Belli belirsiz gülümseyerek
“Defteri havuza at!” dedi bana
Ve ansızın yok oluverdi
Uzanmak isterken deftere, uyandım
Fakat hâlâ rüyadaydım
Hem daha önce görmediğim
Hem bitmesini hiç istemediğim
Bir garip rüyada
Şimdi sorsalar bana
Ankara’nın en çok nesini sevdiğimi
İstanbul’a dönüşünü?
Kuğuların süzülüşünü?
Belki şair adamın bir gün gelişini